Prostat tüm erkeklerde bulunan idrar torbasının hemen altında rektumun hemen önünde üretra dediğimiz işeme kanalını çepeçevre saran ceviz büyüklüğünde (18gr) bez yapısında bir organ olup, salgıladığı salgılarla üreme fonksiyonlarına yardımcı olur. Üzerinden sertleşmeyi sağlayan sinirler geçmektedir.
Prostatın salgıladığı salgılar meni hacminin %30-40’ lık bir kısmını oluşturup spermlerin dış ortamda canlılıklarını ve hareket kabiliyetlerini devam ettirmede yardımcı olur. Prostatın salgıladığı alkali (bazik pH=7,5) olan sıvı meniye süt görünümünü verir ve bu salgılar meniyi önce pıhtılaştırır sonrada pıhtının erimesini sağlar.
Prostat salgıları asidik bir ortam olan kadın vaginasında (pH=4) alkali bir ortam oluşturarak spermlerin asidik ortamda ölmelerini engeller. Meniyi vagen içerisinde önce pıhtılaştırıp tutunmayı ve aisidk ortamdan korunmayı sağlar daha sonra pıhtıyı eriterek spermlerin hareket ederek yumurtayı döllemelerine yardımcı olur
Birçok erkeğin korkulu rüyası olan prostat nedeni tam aydınlatılamayan sebeplerden dolayı 25-30’lu yaşlardan itibaren büyümeye başlayıp 45-50’lı yaşlarda bu büyüme hızlanmaktadır. Bu büyümeyi durduracak veya yavaşlatacak, medikal, paramedikal gıda, ilaç gibi ajanlar halen araştırılma aşamasındadır.
BPH’da Semptomlar
Bph sık idrar çıkma idrar yaparken zorlanma ani idrar hissi ve bazen idrar kaçırma ile kendini gösterebilir. Bu semptomlara bağlı olarak kişinin gün içerisindeki aktivitelerini kısıtlama sosyal olarak kendini geri çekme, geceleri sık uyanmaya bağlı yorgunluk halsizlik, ayrıca rahat idrar yapamamaya bağlı kasık ve genital bölgede sızlama tarzı ağrılar ve huzursuzluk hissi gibi sosyokültürel ve psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.
Bph şikayetleri:
- İdrara başlamada gecikme (hesitency)
- İdrarın tazyiğinde azalma
- Kesik kesik idrar yapma (intermittency)
- İdrar yaptıkdan sonra tam boşaltamamama hissi
- Gece uyuduktan sonra iki defadan fazla idrara kalkma isteği (noktüri)
- Gün içerisinde iki saatte bir veya daha sık idrara gitme (pollaküri)
- Ani idrar yapma isteği (ugency) ve bu ani istekle beraber idrar kaçırma (urge inkontinans) gibi semptomlar görülebilir.
Bph ‘da Tanı
Yukarıda belirtilen semptompları bulunan tüm hastalara bph açısından değerlendirme önerilir ancak prostat kanseri hiçbir semptom vermeden gelişebileceği için 50 yaşından sonra tüm erkeklere (birinci derece akrabalarında prostat kanseri bulunan erkeklere 45 yaşından sonra) yılda bir kez prostat muayenesi ve PSA dediğimiz prostat kanser tarama testinin yapılması önerilir.
Prostatın iyi huylu büyümesi olarak kabul edilen bph’nın yanında prostat bezi hacim olarak hiç büyümeden ve işeme semptomları yaratmadanda kanser geliştirebilir, bu nedenle psa takibi çok önemli bir olgudur.
– Fizik Muayene: Prostat makattan yapılan parmakla muayenede büyüklüğü ve ele gelen kitle olup olmaması açısından rahatlıkla değerlendirilebilir.
– PSA: Prostat şikayetleri ile başvuran hastalarda kanser taraması için mutlaka psa bakılmalı sonrasında parmakla rektal muayene bakılmalıdır.
– Üriner USG: Prostat hacminin ölçülmesi, mesane kapasitesinin değerlendirilmesi, işeme sonrası idrar torbasında kalan idrar miktarının tespiti (PMR), ve böbreklerin durumu için ultrasonografi yapılmalıdır.
-Üroflowmetri: İdrar akımının değerlendirilmesinde üroflowmetri dediğimiz test yardımcı olur. Bu test de hasta idrara iyice sıkıştırılarak özel bir aletin içine idrarını yapması istenir.
-Kreatin: İşeme zorluğuna bağlı nadiren de olsa böbrek fonksiyonları bozulabilmesi nedeniyle kreatin bakılması da faydalı olmaktadır.
Bph ‘da Tedavi
– Medikal tedavi
– Fitoterapi
– Alfa blokerler
– Beş alfa redüktaz inhibitörleri
– Kombinasyon tedavileri
– Cerrahi tedavi
– Açık prostatektomi
– Transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P)
- Diğer tedavi alternatifleri
Bph ile ilgili tedaviler hipokrat zamanından beri denenmektedir bu amaçla değişik bitki ekstreleri yüzyıllar boyunca kullanılagelmiştir. Halen ilaç halinde piyasada bulunun değişik bitki ekstreleri bulunmaktadır. Bu tedaviler prostat tedavisinde kısmi fayda sağlamaktadır.
Modern tıpbın bph ile ilgili kullandığı günümüzde iki grup ilaç mevcuttur. Birinci grup alfa blokerler dediğimiz prostat düz kaslarında gevşeme yapan ve işeme kanalında gevşeme sağlıyan ilaçlar. İkinci grupda ise 5 alfa redüktaz inhibitörü dediğimiz prostat büyümesinde etkili olan testesteronun etkilerini bloke eden ve bu amaçla prostat hacminde kısmi küçülme sağlayan ilaçlar. İkinci grupdaki ilaçlar prostat hacminin 40 gram ve üstünde olduğunda daha etkili olurken alfa blokerler tüm prostat hastalarına verilebilir.
Bph tedavisinde diğer bir tedavi seçeneğide cerrahi prosedürlerdir. Cerrahi tedaviler eski dönemde altın standart tedavi açık prostatektomi iken günümüzde TUR-P dediğimiz trans üretral prostat rezeksiyonu altın standart tedavidir. Ancak bu tedavi çok büyük prostatlarda operasyon süresinin uzaması nedeniyle pek kullanılmamaktadır. Eski dönemde 60 gramın altındaki prostatlara TUR önerilirken günümüzde deneyimin artması teknik aletlerin gelişmesi sayesinde 120 grama kadar olan prostatlarda TUR operasyonu önerilmektedir. Halk arasında kapalı prostat ameliyatı olarak bilinen TUR operasyonunun açık cerrahiye göre hastanede kalış süresinin azlığı, kanama miktarının az olması, operasyon sonrası hasta ağrı ve konforu açısından açık prostatektomiye göre daha üstündür.
Yine kapalı yöntemle yapılan ve bir dönem popülerliği artmış gibi görünen lazer enerji kaynağı kullanılarak yapılan prostatektomi operasyonları ( greenlight, redlight) ise günümüzde popülerliğini kaybetmektedir. Lazer prostatektomi esnasında prostat dokusunun çıkarılamaması bu nedenle patoloji örneği alınamaması, cerrah açısından öğrenilmesinin daha zor bir yöntem oluşu, en önemlisi de operasyon sonrası çoğu hastada görülen dizüri dediğimiz idrar yaparken yanma şikayetinin diğer tedavilere göre çok daha uzun seyretmesi ve pahalı bir yöntem olması nedeniyle popüleritesini kaybetmiştir.
Prostat tedavisinde anestezi alamayan hastalara uygulanılan lokal anestezi eşliğinde yapılabilen termoablasyon, termoterapi, hipertermi, balon dilatasyonu ve stend uygulamaları gibi tedavi yöntemleride mevcuttur.
Sıkça sorulan sorular
Prostat tedavisinde en çok sorulan sorular arasında bulunan sertleşme bozuklukluları, meninin gelmemesi gibi durumlar, cerrahi tedaviler sonrası görülebilmektedir. Meninin gelmemesi durumu prostatın yeterince çıkarılıp ve prostatik lojun tamamen açıldığı vakalarda % 80 civarında görülmektedir. Bu durum aslında meni gelmemesi durumu olmayıp meninin açılmış olan prostatik lojdan idrar tobasına kaçması durumudur. Hastalarda boşalma hissi olmakda idrar torbasına kaçtığı için meni gelmemektedir. Sertleşme sorunu ise penise giden sinirlerin prostatın dış kapsülü üzerinde seyretmesi bizimse cerrahi tedaviyle iç kısımını çıkarmamız nedeniyle pek görülmemektedir. Ancak derin rezeksiyonlar esnasında nadiren sinirlere zarar verilebilmesi nedeniyle %2-5 olgu da görülebilmektedir.
Prostat Biyopsisi
Biyopsi işlemi şüpheli görülen durumlarda kanser enfeksiyon veya diğer patolojileri ayırmak amacı ile yapılan şüphelenilen dokudan örnekler alınarak mikroskop altında incelenmesi işlemidir. Örnek alınma işlemi açık cerrahi veya iğne yardımı ile yapılabilir.
Prostat yerleşimi gereği iğne ile kolay ulaşılabilmesi nedeniyle ultrasonografi yardımı ile rektumdan veya perineden (skrotumun hemen altı rektumun önü) yapılabilmektedir.
Prostat da bize kanseri düşündüren en önemli iki olgu vardır bunlardan birisi parmakla rektal muayene esnasında ele gelen kitle oluşumudur. Diğeri ise yüksek psa düzeyleridir.
Şüpheli durumda ultrasonografinin transrektal probu yardımı ile anal kanaldan girilerek özel bir iğne yardımı ile prostatın değişik yerlerinden doku örnekleri alınır. Standart prostat biyopsisinde genellikle 12 parça alınır ancak şüpheli görülen bölgelerden daha fazla sayıda da parça alınabilir.
Prostat biyopsisi yapılırken kan sulandırıcı ilaçlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Ayrıca hemoroid gibi ek hastalıklar sebebiyle işlem sonrası uzamış kanamalar görülebilir. İşlem sonrasında idrar ve makattan bir miktar kanama görülebilir. Bu kanamanın çok olması veya uzaması halinde dokturunuza danışmanız önerilir. Ayrıca makattan işlem yapılması nedeniyle enfeksiyon hastalıkları gibi durumlara dikkat edilmesi gerekmektedir.
Sünnet
müslümanlık ve yahudilikde dini gereklilik olarak yaptırılan sünnet; glans penis dediğimiz pensi uç kısmını saran sünnet derisinin (prepisyum) çepecevre kesilerek çıkarılması işlemidir .
bu işlemin bilimsel makalelerde tipbi hiç bir faydası olmadığı ifade edilsede klinik olarak sünnet olmayan şahıslarda idrar yolu enfeksiyonları üretrit gibi iltihabi sorunların daha fazla görüldüğü bir gerçekdir.
sünnetin yaşı
sünnet işlemi yara bakımı ve cerrahi teknik açıdan her yaşda yapılabilmekle beraber çocuk doktorları (pediatristler) çocuğun bağışıklık sistemi henüz gelişmediği ve olası bir enfeksiyon durumunda çocuğa çok zararı olabileceği için ilk altı ay sünnet önremezler. ancak günümüzde ameliyathanede steril ortamlarda sünnet yapıldığından enfeksiyon riski yok denecek kadar az olması nedeniyle altı aydan küçük çocuklarda sünnet edilebilmektedir.
bunun yanında çocuk pasikolaglarının ve şahsen kendiminde deneyimlediğim 2-5 yaş arası çocuklardada sünnet önerilmemekdedir. bu yaşlarda çocuk gelişim aşamasında ve kendi vücüdünü tanıma aşamasındadır. ve sık sık sünnet derisi ve penisiyle oynama eğilimideyken yapılan sünnet çocuğun psikolojisi çok etkilemektedir ,bu nedenle çocuğun bilinçsel faliyetlerinin gelişmediği dönem olan iki yaşından önce yada olgunlaştığı dönem olan beş yaşından sonra sünnet yaptırmak gerekmekdedir. bu yaş aralığında klinik mecburiyet olmadığı sürece sünnet önerilmemektedir.
yenidoğan sünneti
ben kendim bu kadar küçük bebeklerin sünnet olmasına başta karşıyken yaptığım sünnetlerden sonra bebeğin ve işlemin çok rahat olması nedeniyle artık tavsiye etmekdeyim. bebeğin sinir sistemi tam gelişmemesi sebebiyle ağrı hissinin çok zayıf olması, bebeğin hareket kabiliyetinin olmaması ve cilt altı yağ dokusunun da az olması sebebiyle sünnet işleminde cerrah açısından çok rahat yapılabilmektedir. bu nedenle bir günlük bebeklerde dahi sünnet işlemi rahatlıkla yapılmaktadır.
sünnetde anestezi
sünnetde cerrahların çoğu genel anesteziyi tercih eder ancak türkiyede aileler anestezi komplikasyonlarından çok çekinmeleri nedeniyle lokal anestezi ısrarı devam etmekdedir. genel anestezinin minimal komplikasyonları olmakla birlikte ameliyathane ortamında her türlü gerekli teçhizatın bulunması nedeniyle riskler neredeyse sıfıra yakındır.
lokal anestezide ise en küçük iğne ile penis etrafına dört bölgeden anestezik madde yapılmakdadır iğnenin küçük olması nedeniyle iğne çocukları çok rahatsız etmemekle birlik de verilen ilaçın bir miktar yakıcı etkisi olmasından dolayı çocuklar ajite olmaktadır. ayrıca lokal anestezi ağrı duyusunun yok ederken dokunma duyusunu yok etmemekdedir ve çocuklar daha temizlik aşamasında dahi dokunma hissini ajitasyon dan dolayı ağrı olarak algıladıklarından sıkıntılar yaşanmakdadır.
günümüz şartlarında 6 aydan büyük tüm çocuklara şahsen maske anestezisini tavsiye ediyorum .
sünnet tekniği
halkımız tarafından basit bir işlem olarak görülen sünnetin, cerrahi kitaplarında 100 den fazla cerrahi tekniği mevcutdur. neredeyse her cerrah kendine has bir kesim şekli uygulamakdadır.
ben ise sünnet derisini askıya alarak makasla çepecevre dönerek kesim işlemini gerçekleştirdikden sonra kanama odaklarını durdurup rapit vicryl dediğimiz 2-3 hafta içerisinde kendiliğinden tamamen eriyen ipliklerle dikiş atıyorum
sünnetde yara bakımı
sünnetde sünnet derisi glans penis dediğimiz uç kısıma genellikle yapışık olmakdadır ve işlem öncesi bu yapışıklıklara sıyırılarak açılmaktadır. sünnet sonrası sızlama tarzı ağrı yapan ve yara iyileşmesini geçiktiren bölgede burası olmaktadır. kesilen bölgedeki ağrı bir gün ,iyileşme 3-4 gün iken bu sıyrık bölgesinin ağrıları 3-4 güne iyileşmesi 7-10 güne uzayabilmektedir.
ben sünnet sonrası yara bakımı için 3 gün günde bir kez antibiyotikli merhem kullanılması nadiren gerekli olmakla birlikde ağrı kesici verilmesini öneriyorum. 3 gün banyo yapılmaması 3 gün sonra poliklinik kontrolünden sonra banyo öneriyorum ve sonrasındada kremlerini kesiyorum.
bezli çocuklarda sıyrık bölgesindeki yarayı beze bağlı sürekli sulandırması nedeniyle iyileşmesini geçiktirmektedir. ben hastalarıma mümkün olduğunca az bez içerisinde kalmasını yaranın hava alarak kurumasının sağlanmasını önermekdeyim.